Devrim niteliğindeki ChatGPT ile tanıdığımız ve hayatlarımıza yıldırım gibi düşen OpenAI 2015 yılında Elon Musk, Sam Altman, Greg Brockman, Ilya Sutskever, John Schulman ve Wojciech Zaremba gibi önde gelen teknoloji liderleri tarafından kuruldu.
Aslında yolculuğuna oldukça asil bir amaçla başlamıştı. Kuruluş amacı, yapay zekâyı (AI) güvenli ve etik bir şekilde geliştirmek ve bu teknolojiyi tüm insanlığa fayda sağlayacak şekilde kullanmaktı.
Bu sebeple ilk olarak kâr amacı gütmeyen bir araştırma laboratuvarı olarak kuruldu.
OpenAI, yapay zekâyı insanlığın yararına olacak şekilde geliştirmeyi hedefliyordu.
Kâr amacı gütmeyen bir organizasyon bünyesinde faaliyetlerine devam eden OpenAI’ın temel hedefi yapay zekâ teknolojisini parasal odakta değil toplumsal bir odakta geliştirerek insanlığa fayda sağlamaktı.
2019 yılında ise, OpenAI, finansal sürdürülebilirlik ve büyük çaplı yatırımlar çekebilmek amacıyla iki başlı bir yapıya geçti. Bu yapıda OpenAI Inc ve OpenAI LP olarak iki kuruluş yer alıyordu.
Kâr amacı gütmeyen ana kuruluş olan OpenAI ve bu kuruluşa bağlı çalışan fakat “sınırlı kâr amacı” güden OpenAI LP olarak ikiye ayrıldı.
Fakat bu durum yapay zekâ teknolojisinin demokratikleşmesi felsefesine aykırıydı ve oldukça eleştirildi.
Peki, OpenAI tamamen kâr amacı güden bir şirket olarak faaliyetlerine devam etse neler olur dersiniz?
OpenAI’ı tamamen kâr amacı güden bir şirkete dönüştürme düşüncesi, kuruluşun mevcut yapısını ve gelecekteki yönünü büyük ölçüde etkileyecektir.
Örneğin, kâr amacı güden bir yapı, büyük yatırımcıların ilgisini çekebilir ve daha iddialı projelerde kullanılabilecek daha fazla finansal kaynak sağlayabilir.
Daha fazla finansal kaynağa sahip olmak şirketin sektörde daha rekabetçi olmasını sağlayabilir.
Şirketin finansal kaynağının artması her zaman iyi bir şey depil. Etik sorunları da beraberinde getirebilir.
Kâr amacı güden bir yapıda, bazı etik ve güvenlik problemleri yaşanabilir.
Çünkü bu tarz bir yapıda yatırımcılar, kâr elde etmeyi öncelik hâline getirebilir ve bu durum, yapay zekânın güvenli ve etik bir şekilde geliştirilmesini zorlaştırabilir.
Kâr odaklı şirketlerde çalışanlar, yöneticiler ve hissedarların kendi çıkarlarını düşünmesi kendileri için çok kazançlı olurken diğer kişiler için yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Tıpkı 2008 finansal krizinde olduğu gibi…
Bu da OpenAI’nın başlangıçtaki misyonundan tamamen sapması demektir.
Tabii bir de bizlerin karşı karşıya kalacağı etkiler var.
Tamamen kâr amacı güden bir şirket, yapay zekâ teknolojilerinin kullanımı ve dağıtımında toplumsal eşitsizliklere yol açabilir.
Ücretsiz kullanımın ortadan kalkması ya da çok sınırlı hâle getirilmesi, bu teknolojinin sadece belirli bir kesim tarafından erişilebilir olmasına ve şirketin toplumsal fayda amacından uzaklaşmasına sebep olabilir.
Özetle, OpenAI’nın mevcut iki başlı yapısı, etik ve güvenlik standartlarını korumayı amaçlayan bir kontrol mekanizması sunuyor.
Ancak bu yapıyı tamamen kâr amacı güden bir şirkete dönüştürme fikri, daha fazla finansal kaynak ve inovasyon fırsatları yaratabilirken, teknolojinin demokratikleşmesi açısından ciddi endişeler doğurabilir gibi görünüyor.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: